Page 65 - SektorelBakis01
P. 65
64 65
MEVLÂNA « Yeter artık, sen bir dağa benzersin, aklını başına al da,
dağda bulunan altın madenini ara! Bağırmayı bırak; bağırıp
DÜŞÜNCESİNDE dağı seslendirmesen ne olur. »
ALTIN METAFORU … « Ne diye altın arıyorsun? Kendi bakırını altın et! »
Mevlâna, evrenin kalbi ve özü olarak nitelendirdiği ve sadece
Ey Altın zerresi; neşe ile oyna !.. yaratıcısı önünde eğilmesi gereken özgür bir birey olarak
gördüğü insanın, başka insanlarca kişsel ve grupsal çıkarlar
doğrultusunda istismarına karşı çıkar. Mevlâna kendisi gerçek
ve büyük bir yol gösterici olduğundan insani, dini ve tasavvufi
Dr. Ergin ERGÜL
değerleri istismar eden sahte yol göstericilerin bireyler, toplum
ve ülke için ne denli tehlikeli sonuçlara yol açabileceğinin
Altın; insanlığın ilk keşfettiği değerli madenlerden biri olarak, ölümsüz eserlerinde yer verdiği çarpıcı metaforlarında farkındadır. Bu nedenle bireyleri, iki yüzlü, maskeli tipler olan
tarih boyunca onun bireysel, ekonomik, sosyal ve kültürel altından sıklıkla yararlandığı görülmektedir. Mevlâna; altını İnsan, altın madeni ve altın sahte yol göstericilerin ağlarına düşmemeleri ve ömürlerini
hayatını derinden etkileyen bir nitelik taşımıştır. İyi insanlar sadece bir mücevher ve ekonomik bir değer olarak değil, onların peşinde tüketmemeleri için hırsız ve altın benzetmesi
için « altın kalpli » benzetmesinde olduğu gibi, birçok iyi ve toprak altında maden haline gelmesinden, cevher olarak Mevlâna insanı dış görünüşüne, toplumsal statüsüne üzerinden uyarır:
güzel niteliği anlatmak için vazgeçilmez bir metafor olarak keşfinden ve ayrıştırılarak saf altına dönüşmesine kadar ve ekonomik durumuna göre değerlendirmez. O, insanı
kullanılmıştır. Edebiyatta, şiirde en güzel ve en değerli olanı çeşitli safhalarıyla benzetmelerine konu etmiştir. değerlendirirken iç yüzünü, ilahi olan özünü dikkate alır. « Dikkat et de kayma, bu zamanda, insan çalanlar, altın
anlatmada yeri doldurulmaz bir kelime olarak işlev görmüştür. Bunun için de kişiyi kendisini söz konusu geçici nitelikler çalanlardan daha fazla. Duyarsın; Hırsızlar altın peşinde
Yazımızda, Mevlâna’nın Mesnevi ve Divan-ı Kebir adlı üzerinden değil de altına benzettiği gerçek varlığı üzerinden koşuyor; Sen de altın madenisin kendinden habersiz olma! Ey
13. yüzyıldan günümüze bilgelik kaynağı, şiiri ve uslubu ile eserlerinde yer verdiği söz konusu benzetmelerinden bir değerlendirmesi konusunda uyarır: insanoğlu. »
insanlığı cezbetmeye devam eden büyük bilge Mevlâna’nın demeti başlıklar halinde ele alacağız.
da, her biri dünya edebiyatının ve irfanının zirvesi olan
« Aklını başına al da, altına benzeyen varlığını gerçek, ebedî « Sen kendini bir şeyi de yok, düşmanı da yok sanma!
zevk ve safaya ver, gama, kedere verme! Manevî zevk ve Dünya altın peşinde koşuyor. Sen kendin altın madenisin
safaya layık olmayan altının toprak başına olsun! » ama kendinden haberin yok! Sen kendin, asıl altın ve inci
madenindensin. »
« Sen eşi bulunmaz nadir bir altınsın. Kimse cesaret edip de
sana müşteri alamaz. Sen ancak o kuyumcunun işine yararsın. Hayat ve altın kesesi
0 kuyumcunun güzel eserisin. Senin bu dünya pazarında ne
işin var? Yürü; aslına, madenine git! » Mevlâna, sınırlı bir hayat ve ulvi bir gaye için dünyada bulunan
insana zamanın değerini anlatmak için de altın metaforundan
İnsanın gerçek varlığı altın olmakla birlikte, dünyaya yararlanır. Buna göre; insanın ömrünü teşkil eden gündüz
geldiğinde madendeki altın cevherine benzer. Bu nedenle ve gecelerin her birinin geçmesi ömür kesesinden altınların
madende genelde bakırla birlikte bulunan altın cevheri gibi eksilmesi, hayatın sonu ise kesenin boşalmasıdır. Böyle bir
uğraş verilerek işlenmesi gerekir. Dolayısıyla insan kişisel benzetme, hiç kuşkusuz insanı ömrünün değerini bilme ve
ve ruhsal olgunluğu temsil eden altına ancak kendinin altın buna göre bir hayat sürme konusunda oldukça biliçlendiricidir:
madeni olduğunu ve bu madenden altını çıkartmak için zaman
ve emek harcaması gerektiğini farkederek ulaşabilir. Mevlâna
bu gerçeği şöyle ifade eder:
Ey insanoğlu! Bazen ağlıyorsun, gözyası döküyorsun, bazen
da altın sevdasına kapılıyor, toprak eliyor, altın kırıntıları Aklını başına al da, altına ben-
arıyorsun! Fakat düşünmüyorsun ki; sen, altın madenisin,
degerli bir kimyasın!.. zeyen varlığını gerçek, ebedî
zevk ve safaya ver; gama,
Ey altın zerresi; neşe ile oyna! Oyna; çünkü sen, manevî altın
madeninin aslının aslındansın! Her neyi arıyorsan; titreyerek, kedere verme! Manevî zevk ve
oynayarak her neyin peşinde koşuyorsan, bil ki sen, onun safaya layık olmayan altının
aynısın, tıpkısısın.
toprak başına olsun!
Bilgeler; «kendini tanıyan Rabbini tanır » derler. Mevlâna
kendini tanıma sürecini altın madeni ile bakırı altın yapma
benzetmeleri ile açıklar:
kozaaltin.com.tr kozaaltin.com.tr