Page 69 - SektorelBakis01
P. 69

68                                                                                                         69



















                                  SONUÇ
 Bir hikaye:                      Mevlâna’nın güncelliğini yitirmeyen eserleri üzerinde yapılan

                                  bu çok derin olmayan  araştırma bile onun altın kelimesini
 Kuyumcu ve altın tartmak isteyen yaşlı adam   şaşılacak kadar sıklık ve çeşitlilikte benzetmelere konu
                                  ettiğini göstermektedir. Bu benzetmeler genelde olumlu
                                  benzetmelerdir. Bunun tek istisnası, manevi boyutun maddi
 Mevlâna başyapıtı Mesnevi’de bir eğitim metodu olarak sıklıkla kullandığı hikayelerinde de altından yararlanır.   dünyaya önceliğini ve üstünlüğünü anlatırken dünyevi
                                  zenginliklerin sembolü olarak altına değer vermeyen
 Bilindiği üzere  İhtiyat ve tedbir başka alanlarda olduğu gibi iş hayatında da büyük önem taşır. İş adamları için sonunu   benzetmelerdir.
 görmek en başta gelen bir meziyettir. Başarılı işadamları zeka ve tecrübelerinin gücü ile mümkün mertebe yapacakları
 işin sonunu düşünürler. İş yapacakları insanları seçerken bu kişinin verilecek işi yapmaya yeterli olup olmadığını   İlginç olan,  Mevlâna’nın  bu benzetmelerini  altının  maden,
 dikkate alırlar. Mevlâna bu konuyu da bir hikâye üzerinden anlatır.   cevher, ayrıştırma, mücevher olarak işleme ve ekonomik
                                  değer olarak kullanma gibi tüm safhalarına ilişkin yapması
 Birisi, kuyumcunun birine giderek “ Altın tartacağım, bana terazini versene” dedi.   ve bu benzetmelere esas teşkil eden bilgilerin bugün içinde
 Kuyumcu dedi ki. “ Babacığım, hadi git, bende kalbur yok!”   geçerli olmasıdır. Mevlâna adeta bir jeolog, bir maden
 Adam: “Alay etme benimle. Ver şu teraziyi” dedi.   mühendisi, bir kuyumcu ve bir iktisatçı altyapısı ve eğitimine
 Kuyumcu dedi ki. “ Dükkânımda süpürge yok”   sahip biri gibi sağlıklı benzetmeler yapmaktadır.
 Adam: “ Yeter yahu, bırak alayı. Ben senden terazi istiyorum. Sağırlıktan gelme; şu tarafa, bu tarafa gidip durma, ver
 teraziyi ver” dedi.              Burada Mevlâna’nın kendini ve düşünce dünyasını tarif ettiği
                                  bir şiiri akla gelmektedir:
 Kuyumcu dedi ki.
                                  Biz altın gibi birkaç kimsenin öz malı değiliz. Biz deniz gibiyiz,
 “Sağır değilim, sözünü duydum, söylediğim sözleri de anlamsız sanma. Sözünü duydum ama sen gücü, kudreti kalmamış   madenler gibiyiz; biz bu âlemde herkesin malıyız.
 bir ihtiyarsın, hiç şüphem yok, zayıflıktan elin titreyecek.  Tartacağın altın da külçe değil, tozu var, kırık dökük bir şey.
 Elin titreyecek, yere dökeceksin, Sonra bana bir süpürge ver de toza, toprağa dökülen altınımı süpüreyim diyeceksin.   Biz, söze, dile sığmayız. Bizde paha biçilmez bir hazine
 Altını süpürüp bir yere toplayınca da , kalbur isterim diye tutturacaksın. Ben, işin sonunu önceden gördüm, iyisi mi hadi   gizlenmiştir.
 sen başka bir yere git!
                                  Bir hukukçu kaleminden çıkan bu kısa araştırma, değişik
                                  alanlarda  yetkinlik  ve  uzmanlığa  sahip  insanımıza,  yanı
                                  başlarındaki Mevlâna altın madeninden ve hazinesinden
                                  kendi alanlarında yararlanma farkındalığı uyandırabilirse
                                  amacına ulaşmış olacaktır.


















 kozaaltin.com.tr  kozaaltin.com.tr
   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73   74