Page 12 - Full_lite
P. 12
10
nolojisinde medeniyet (şehir hayatı) anlamına gelen İbn Haldun’un düşüncesinde önemli yer tutan kırsal ve şehir-
umranın karşılığı olan toplumsal yaşam bir zorunluluk- li toplum ve medeniyet türleri arasındaki farklılaşmanın te-
tur. Bunun açıklaması şudur: Allah insanı yaratmış be- mel nedeni, bunların yaşama ve geçim yöntemleri ile geçim
sinsiz yaşamını ve varlığını devam ettirmesi mümkün amaçlarının farklı oluşudur. İbn Haldun bunu şöyle açıklar:
olmayacak bir biçime koymuş, fıtratı ile besin aramaya
yöneltmiş ve kendisine bunu elde edecek kudreti ver- “Toplumların hayat koşulları arasındaki farklılıklar, ge-
miştir. Ancak beşerden bir kişinin kudreti, bu besin ihti- çim vasıtalarından kaynaklanır. Gerçekten de, toplum-
yacını tek başına elde etmeye yeterli gelmez. Hayatını sal örgütlenme, konfor ve lüks ihtiyaçlarından çok, te-
devam ettirmesi için bu gıdanın asgari olan kısmını bile mel ve zorunlu ihtiyaçları karşılamak için yardımlaşma
tam olarak temin edemez. Bu gıdanın, varsayılabilecek amacına yöneliktir.”
asgari miktarını ele alalım, mesela bir günlük azık kadar
buğday olsun, işte bu miktar bile onu öğütme, hamur İbn Haldun’a göre, iş bölümü sayesinde üretim temel ihtiyaç-
yapma ve pişirme gibi birçok emek ve işlemden sonra ların karşılanmasının üzerinde artı bir değer sağlamaktadır.
hâsıl olur. Bu üç işten her biri için bir takım alet ve araç- Kazançlardan doğan ve biriktirilen artı değer ise lüks ve zen-
lara ihtiyaç duyar. Bunlar ise ancak demirci, marangoz ginlik getirmektedir.
ve çömlekçi gibi çeşitli zanaatkârlarla yapılır. Farz et ki,
insan hiç bir işlemden geçirmeden bir buğday tanesi ye- “Geçimlerini basit (kır) toplum yaşamı olarak sürdü-
mektedir. Bu takdirde bile ekip biçme, taneyi başağın- renlerin durumları düzelir ve zorunlu gereksinimlerinin
dan çıkarmak için döğme gibi söz konusu işlerden daha üzerinde bir bolluğa ve refah seviyesine ulaşırlarsa, bu
fazla diğer bir takım işlemlere ilaveten tohuma ihtiyacı durum onları yerleşik düzene geçmeye, şehir hayatının
vardır. Bunların her biri de ayrıca evvelkisinden daha özellikleri olan beslenmede, giyim kuşamda daha iyisi-
fazla bir takım zanaatlara ihtiyaç gösterir. Bütün bun- ni elde etmek için yardımlaşmaya, geniş evlerde otur-
ların tamamına veya bir kısmına bireyin (tek kişinin) maya ve şehir ve kentler oluşturmaya yöneltir. Refah
gücü yetemez. O halde kendi türünden (hemcinsinden) ve zenginliğin artması lüks alışkanlıklara yol açar; en
birçok kişilere ait güçlerin bir araya gelmesi gerekir ki, leziz yemekleri hazırlamaya, saf ipekten yapılmış en
hem kendisinin ve hem de onların azığı sağlansın. Yar- kaliteli elbiseleri giymeye, yüksek binalar ve konaklar
dımlaşma gerekli besini her birinin ihtiyacından kat kat inşa etmeye ve bunları en güzel şekilde süslemeye baş-
fazla olacak şekilde yeterli miktarda karşılar.” larlar. Güç ve imkânları zirveye ulaştığında ise içlerinde
suların aktığı, yüksek saraylar ve köşkler inşa edip aşı-
rıya kaçacak şekilde buraları süslerler ve yine bu lüks
yaşama uygun elbiseler, yataklar, kap-kacak ve diğer
eşyaları kullanırlar. İşte bunlar medeni insanlardır. Yani
sabit ikametgâhları olan, şehirlerde ve kentlerde yaşa-
yanlardır. Bunlardan bazıları sanayi, bazıları da ticaret
yoluyla geçimlerini sağlarlar. Bunlar kırsal alanlarda
yaşayanlardan daha fazla gelire ve konfora sahiptirler.
Çünkü zorunlu ihtiyacı aşan koşullara ve zenginliklerine
uygun düşen geçim vasıtalarına sahiptirler. Şehir mede-
niyeti gelişmesini tamamlamadıkça, şehir, tam olarak
şehir niteliği taşımaz, insanların derdi sadece, buğday
ve diğerleri gibi zorunlu olan gıda ihtiyaçlarını karşıla-
mak olur. Ancak, şehir gelişirse, oradaki iş imkânları ço-
ğalır, zorunlu ihtiyaçlar tam olarak karşılanır ve bunun
üzerinde bir birikime ulaşılırsa, bu birikim lüks ihtiyaç-
ları karşılamaya harcanır.”
kozaaltin.com.tr